1 Nisan 2012 Pazar

Dört Mevsim Bir İnsan

Dört mevsimden bir insan olmayı başarabilen tüm insanlığa ithafen..Mevsimlerimizi tersten yaşasak dahi anlamlarımızı bulabildiğimiz her an farklı mevsimlere benzer tebessümlerle ‘’Merhaba..’’ diyebilmek için keyifli okumalar..


DÖRT MEVSİM BİR İNSAN

Bir yaz mevsiminin sıcak bir akşamı…
Ağaçlar ılık ılık hışırtısını toprağa karıştırıyor. Genç bir kadın bir ağacın gölgesinde oturmuş kahvesini yudumluyor. Her bir yudum yeni bir tebessümü ağırlıyor.
Düşünüyor genç kadın.
‘’Bir yaz mevsimi kadar sıcak hayallerim var. Neşe dolu üzüntülerim, geniş tebessümüm… Güneş açtıkça açar benim umutlarım ve hayat ağacımın dalında meyve verir.
Sahi başka neyim var benim?
Gökyüzü parlak, güneş sıcak… Deniz dalgalanıyor, yüzüm yansıyor aynaya. Güneş içimi ısıtıyor biraz biraz daha. Isıttıkça gülümsemenin değerini fark ediyorum. Ne az gülümsedim şu vakte kadar. Ne kadar az izledim yaprakları ve öyle az dinledim ki yaprakların hışırtısını.’’

*****

Bir ilkbahar mevsiminin ılık bir gündüzü…
Deniz dalgalarıyla usulca ilerliyor dalgalarını köpürte köpürte. Bir rüzgâr esiyor ılık ılık. Deniz gülümsüyor çevredeki ağaçlara. Genç kadın çimenlere oturmuş, ayaklarını ıslatıyor denizde. Eteği ıslanıyor, ıslandıkça gülümsüyor gökyüzüne.
Düşünüyor genç kadın.
‘’Bir ilkbahar mevsimi kadar taze umutlarım var. Dallardan eğilen sevinçlerim, gölgesinde neşe bulduğum hüzünlerim… Her bahar yeşeren yeni umutlar… Deniz ılık, hafif hafif ıslatıyor ayaklarımı. Dalgalar kadar hızlı değişen yaşantılarım gökyüzü kadar parlak bir iz bıraktı hep yaşantımda. Geç kalıyordum hüzünlere, sevinçlere.’’
Çekti ayaklarını. Derin bir nefes alıp temiz havayı içine çekti genç kadın.

*****

Bir kış mevsiminin soğuk bir gecesi…
Kuşlar üşümüş, acı acı ötüyor. Rüzgârın uğultusu şöminedeki odunun yanışıyla bütünleşiyor. Yapraklar selamlıyor kuşları. Genç kadın şöminenin başında oturuyor. Ateş yüzüne yansıyor, yansıdıkça tebessüm ediyor geceyi ısıtmak istercesine.
Düşünüyor genç kadın.
‘’Bir kış mevsimi kadar donuk bakışlarım var. Yağan kara eşlik eden, tüm saflığıyla yüreğimin derinlerinde yer edinen bembeyaz yaşanmışlıklarım… Kar kadar ahenkli yağıyor geceme hüzünler. Karanlık mutlu ediyor beni, içimden bir tele dokunup ahenkli bir melodi yaratır gibi.’’
Kalktı ayağa. Usulca odasına yöneldi. Belki karanlık ona tebessüm ederdi.

*****

Bir sonbahar mevsiminin yağmurlu bir sabahı…
Yağmur damlaları çarpıyor pencereye. Bir annenin çocuğuna gösterdiği şefkat etkisi bırakıyordu genç kadının yüreğinde. Pencereye bakıyor, derinlere dalıyordu. Duruyor, durdukça bakıyor; dalıyor, daldıkça susuyordu.
Düşünüyor genç kadın.
‘’Bir sonbahar mevsimi kadar çabuk dökülür düşlerim. Hüzün ağacım yapraklarını döktü mü bir sis kaplar yüreğimi. Durur, düşünürüm. Damlalar mı yoksa değer verilenler mi daha hızlı düşüyordu gözlerden?
Nemli gözlerim, yüzümden silinmeyen tebessümüm…
Beni hiç bırakmasın ne mutluluğum ne hüznüm.’’

Gizem BÜYÜKDURAN

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder